Bölgesel Yağlanma ve Selülit Diyeti Nedir?
Bölgesel Yağlanma ve Selülit Diyeti Nedir?

Bölgesel yağlanma ve selüliti ağırlaştırıcı faktörler: stres, kilo alımı, sedanter yaşam tarzı ve hormonal faktörlerdir. Vücutta biriken yağ dokusunun neden olduğu selülitten kurtulmak için öncelikle yaşam tarzının değiştirilmesi gerekir. Spor ve diyet ana hedefimiz olmalıdır. Vücut sıkılaşması için kilo verme sürecinde ve sonrasında önerilen uygun spor, selülit tedavisinde önemlidir.

Selülit ve bölgesel yağlanma tedavilerinde diyetin önemi büyüktür. Diyet sadece kilo vermek amacıyla yapılmaz. Sağlıklı bir yaşam için beden sağlığını korumak amacıyla uygulanır. Bu amaçla bilinçli ve düzenli yapılan diyetler aslında yaşam tarzı olarak belirlendiğinde anlam ifade eder. Bazen hastalarıma diyet bilinci aşılarken en çok havuz problemi örnekleri vererek anlatmaya çalışıyorum. Zayıflamaya çalışırken içi su dolu bir havuzu tahliye vanası ile boşaltmaya çalışıyoruz ancak üstten havuzu sürekli dolduran bir musluk varlığında bu pek mümkün olmayacaktır. Havuzu sürekli dolduran bu musluğun öncelikle kapatılması önemlidir.

Asıl amaç bölgesel yağlanma ve selüliti oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi (yağ yıkımı) arttırmaktır. Yağ hücrelerinin boyutlarını küçültmek, metabolizmalarını canlandırmak, yağ hücreleri arasında oluşan fibröz bölmeleri kırmak, lenf ve kan dolaşımını harekete geçirmek selülit tedavisinin ana hedefidir.

Sürekli diyet yapıyorum ama bölgesel yağlanma ve selülit şikayetlerim gerilemiyor diyen hastalarım için Selülit ve bölgesel zayıflama diyetini 3 ana başlıkta inceleyeceğiz

  • Kalori alımının kısıtlanması ve Yağ yakımının arttırılması
  • Metabolizmanın dengede tutulması
  • Dokuların yeniden şekillendirilmesi ve Lenfatik direnajın arttırılması

Kalori Alımının Kısıtlanması ve Yağ Yakımının Arttırılması

  • Selülit ve bölgesel incelme ile ilgili en etkili yöntemlerden bir tanesi basit şekeri ve rafine edilmiş karbonhidrat kaynaklarını hayattan çıkarmaktır. Bol kalorili, karbonhidrat ve yağ oranı yüksek hazır gıdalar, fastfood, hamur işi, şekerli, yağlı gıda tüketilmemelidir.
  • Yağ birikime karşı en etkili savunma mekanizmalarından bir tanesi vücudun insülin yanıtını azaltmaktır. Kompleks karbonhidratlar, yüksek besleyiciliği ve yüksek biyoyararlanımları nedeniyle tercih edilirler.
  • Glutensiz diyet insülin direnci ve buna bağlı gelişen hipoglisemi atakları, dirençli bölgesel yağlanmaları azaltmada önemli bir role sahip
  • Bu amaçla taze, organik ve mevsiminde tüketilen çiğ sebze ve meyveler, kuru baklagiller selülit tedavisinde doğru gıdalardır
  • Proteinden zengin beslenme önerilir. Proteinler ödemi önler ve iştah azaltır.
  • Bol lif içeren tahıllar ve baklagiller (keten tohumu, chia tohumu, yulaf) bezelye ve fasulye bol miktarda tüketilmelidir.
  • Potasyum miktarı yüksek olan muz, c vitamini ve minerallerden zengin portakal, nar, havuç, avokado tüketim sıklığı arttırılmalıdır.
  • Beslenme programına biraz yeşil çay (catechin içermesinden dolayı) eklemek metabolizma hızlandırır, kan ve lenfatik dolaşımı düzenler, antioksidan etkiyle de sürece olumlu katkı sağlar.

Metobolizmanın Dengede Tutulması

  • Sigara ve alkolden uzak durulmalıdır.
  • Alkol ve sigara metabolizmayı yavaşlatır, karaciğer enzimlerinin kapasitesini ve miktarının azaltır. Zayıflama sürecinde ihtiyaç duyulan karaciğer enzim kapasitesini tükettiği için de yeterli detoksifikason yapılamaz. Artmış toksin yükü ise vücutta özellikle sinir hücrelerinde hasara neden olur.
  • Alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir. Özellikle karaciğer dokusu içinde ve göbek bölgesinde lokalize yağlanmanın nedenleri arasındadır.
  • Vücudumuza gerek besinler gerekse çevre kirliliği ve sigara gibi kimyasallar nedeniyle aldığımız toksinlerin pek çoğu yağda eriyebilme özelliğine sahip oldukları için yağ dokusu içinde depolanır. Hızlı kilo verme süreçlerinde de bu toksinler hızla kana karışır. Bu nedenle de şok diyetler sonrası açığa çıkan toksin yükü karaciğerin detoksifikasyon kapasitesini aşar ve yağ dokusundan zengin beyin ve sinir dokusunda yerleşir. Bu durumun ise yavaşlayan metabolik hız, artmış hücre yıkımına yol açtığı bilinmektedir. Uzun vadede ise bu sorunlar parkinson, Alzheimer, multpl skleroz (MS), beyin sisi gibi nörolojik hasaraara neden olmaktadır. Kilo verme süreci yavaş ve düzenli şekilde sürdürülürken eş zamanlı detoks tedavilerinin sürece eklenmesi sağlıklı zayıflamanın ana prensipleri olmalıdır.
  • Paketli gıda ambalajları ve plastik kaplar, pet şişeler içerdikleri Bisfenol A (BPA) nedeniyle metabolik dengenin bozulmasında önemli role sahiptir. BPA ve metabolitleri vücutta kolayca detoksifiye edilemez ve östrojen benzeri etkiler gösterirler. Bu nedenle de zararlı bir endokrin ve metabolik denge bozucu olarak kabul edilirler. Bu toksik yükten korunmanın en etkin yolu cam şişe ve saklama koşulları sağlamak plastik ve jelatın sır ile kaplı ambaljlardan uzak durmak ve bu maddelerin gıda ile doğrudan temaslarını kesmek önemlidir.
  • Zerdeçal; (curcumin) antioksidan antienflamatuar etkinliğinin yanında karaciğer enzimlerini de destekler.
  • Yağ dokularını, zehirli ve atık maddeleri vücuttan atmak için günde en az 1.5 – 2.5 litre su içmek gerekir. İçilen suyun kalitesi çok önemlidir.
  • Bu amaçla yapılması gereken ilk şey pet şişelerden su tüketiminin kesilmesidir. Bu amaçla cam kaplar ve / veya arıtma cihazları kullanılmalıdır.
  • Su arıtma cihazlarındaki en büyük sorunsa arıtma ile birlikte içeriğindeki bazı minerallerin kaybolmasıdır. Doğal ve minerallerden zengin su tüketilmelidir. Bu nedenle mineral suların tüketilmesi bir seçenektir. Ayrıca su içerisine atılan limon, yeşil elma, salatalık nane gibi zengin mineral içerikli besinler günlük ihtiyacımızı karşılamada yeterli olacaktır.
  • Su içerisine az miktarda eklenen bikarbonat veya soda ( maden suyu) tüketilmesi sayesinde aldığımız alkali su metabolizmanın düzenlenmesinin yanında vücut pH sının korunmasında ve böbrek fonksiyonların dengelenmesinde önemli role sahiptir. Alkali diyet ciltteki yağlanmanın dengelenmesinde ve cilt florasının düzenlenmesinde de önemli role sahiptir. Yağlı ciltler, akne eğilimi olan bireyler ve seboreik egzema (yağlı egzema ) sorunu olan bireylerde tedaviye olumlu katkı sağladığı da bilinmektedir.
  • Muz, İçerisinde bulunan potasyumla (yaklaşık 500 mg) kan basıncını düşürür ve dolaşıma yardımcı olur. Muz kas kasılmasını dengelediği için sporculara ve diyet yapanlara önerilir.
  • Keten tohumu, chia tohumu, yulaf gibi lif içeriği zengin besinler içerdikleri  Alfa linolenik asitin antienflamatuar özelliği sayesinde selülit için çokça tüketilmelidir.
  • Ananas, bulundurduğu bromelain enzimi sayesinde fazla su atılımı destekleyerek, ödemleri azaltır, morarmaları ve bu bölgelerdeki ağrıların azalmasına yardımcı olur.

Dokuların Yeniden Şekillendirilmesi ve Lenfatik Direnajın Arttırılması

  • Vitaminler ve Mineraller: Potasyum, demir, çinko ve magnezyum, fosfor, selenyum gibi maddeler elastin-kolajen oluşumunu sağlayan fibroblast hücelerindeki pek çok enzimin kofaktörüdür. Eksikliklerinde bağ doku ara maddesi (matrix) sentezi azalır.
  • A ve E vitaminleri deride yenilenme sürecini, yağ salgısını ve yara iyileşmesini düzenler.
  • Mor renkli sebze ve meyveler: Resveratrol denilen kuvvetli bir antioksidan içermesinin yanında C,E vitaminleri ve beta, karoten, minerallerden çinko, manganezyum, selenyum, bakır da içerir ki bunlarda bilinen en etkili antioksidanlar arasındadır.
  • Bioflavonoidler:  Kolajeni yıkan enzimleri bloke ederek kolajen yıkımını önler, yeni bağ doku yapımını destekler, hücre zarını koruyarak, tamirini de yaparlar. Bioflavonlardan zengin gıdalar arasında soya, soğan, yeşil fasulye, lahana çeşitleri, elma, turunçgiller ve suları, kuru erik, toz kakao, kırmızı şarap, üzüm suyu, üzüm çekirdeği ektresi, üzüm kabuğu yer almaktadır.
  • C vitamini: Çok kuvvetli bir antioksidan olan C vitamini, aynı zamanda güçlü bir kolajen yapımı uyarıcısıdır. C vitamininden zengin turunçgiller, kivi, çilek, brokoli, karnabahar, yeşil biber gibi sebze ve meyveler kolajen yapımında önemli rol oynarlar.
  • Özellikle proline, hidroksiprolin, glisin gibi aminoasitlerden zengin protein diyetleri sayesinde kolajen sentezini arttırılır.
  • Soya, içerdiği fitoöstrojenle östrojeni taklit ederek hücreyi östrojen hasarından korur. Soya, östrojenin kolajeni yıkmasını da engelleyebilir
  • Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Fazla tüketilen tuz ödem ve dolaşım bozukluğunu arttırmanın yanında uzun vadede kalp damar sağlığını da olumsuz etkilediği bilinmektedir
  • Kuşkonmaz, Doğal bir ödem söktürücüdür. Bu sayede selülit oluşumunu engeller.
  • Yağlı balık, Derin deniz balıklarında bulunan Omega-3 damarları güçlendirerek kan dolaşımını ve kan akışını kolaylaştırır.  Somon ve sardalya omega-3 açısından çok zengindir.
  • Soğan, Sarımsak, Zencefil;  Antibiyotik, antiseptik ve antiagregan (kan sulandırıcı) etkileri sayesinde bağışıklığı korur, dolaşımın ve kan akışının rahatlamasını sağlar. Zencefilin antienflamatuar etkisi de kuvvetlidir.

Diğer Blog Yazıları

Bu internet sitesi en iyi performansı gösterebilmek için çerezlerden faydalanmaktadır. Sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için Çerez Politikası'na bakınız.
Tamam